İÇİNDEKİLER
BÖLÜM BİR
-Gerçeğin Doğuşu
-İletişim Sistemi
-İçsel Uyanış
-Fark Etmek
-Durum Tespiti
-Neye İnanıyorsunuz?
-Bilinçaltı
BÖLÜM İKİ
-Herkesin Hazinesi
-Gerçek Hep Orada Duruyordu
-Kelimelere Sığmayan Güç
-Bilinç ve Bilinçaltı
-Koşulsuz İtaat
BÖLÜM ÜÇ
-Zihnin Nasıl Çalışır?
-Bilinç ve Bilinçaltı Arasında ki Farklar
-Telkinin Gücü
-Bilgeyi Çalıştırmak
BÖLÜM DÖRT
-Hayatı Yaratmak
-Bilinçaltı ve Sağlık
-Hazine sandığı
-Alaaddini Çağırmak
-Zenginlik Doğası
“Gözlerini dört açıp bakarsan, bütün imgelerde
kendi imgeni göreceksin ve kulak açıp dinlersen, bütün sesler içinde kendi
sesini duyacaksın.”
BÖLÜM BİR
GERÇEĞİN DOĞUŞU
Zenginlik herkesin hakkı!
Kainat bu kadar zenginlikle, bollukla, çeşitlilikle doluyken ve bu zenginlik
sürekli artıyor ve de çeşitleniyorken, biz insanların yokluk ve yoksulluk
içinde bir hayat yaşaması düpe düz ahmaklıktır.
İnsanlar; duymuyorlar,
görmüyorlar, bilmiyorlar, anlamıyorlar, hissetmiyorlar. Zihinleri yargılarla
dolu, fazlasıyla tıklım tıklım, kalabalık. Gerçekle birlikte olmalarına rağmen,
gerçeği dışarıda arıyorlar. Böyle olması için, insanları kendi öz
varlıklarından koparmak için kurulmuş bir düzen var. İnsanları dışa dönük
yaşatıyorlar. Haz peşinde, para peşinde, gösteriş, makam, mevki peşinde
süründürüyorlar. Gerçekmiş gibi bize dayattıkları her şey yalan. İnsanlar öyle
robotik bir hale getirilmiş ki, şaşılacak şekilde bir tür hipnoz halinde
yaşıyorlar.
Gerçeği gören çok az. Gerçeği
görene yaşama şansı bırakılmıyor. Gerçek ile yaşayanlar itibarsızlaştırılıyor,
yaftalanıyor, olmadık şeylerle karalanıyorlar ve böylece dünyaya
küstürülüyorlar. Kendi doğrularını bir köşede kendi içlerinde yaşıyorlar ve
insanlığın bu haline dehşete kapılmış bir biçimde üzülüyorlar.
Sistemin sunduğu inançlardan
vazgeçenler ve başka bir şeyden bahsedenler için hala üstü örtülü bir şekilde
cadı avına çıkılıyor. Başka bir doğrunun olma ihtimali kabul edilmiyor,
edilemiyor. Her inanç sistemi mutlak kendini doğru kabul ediyor ve diğer her
şey şeytan işi görülüyor.
Aynı kalıptan, aynı tornadan
çıkmış insan yığınları; koyu, dalgalı, düzensiz, hırçın ve önüne geçilemez bir
taşkın nehir gibi önüne ne gelirse yıkıp geçiyor.
Dayatılan bu hoş ve boş hayat, geride keder ve kötülük bırakıyor. Artık
her doğan insan bu kötülüğe bir kötülük daha ekleyerek ölüyor. İyilik; değeri
olmayan, statüsü olmayan, değersiz, önemsiz, etkisiz bir garabet olarak
görülüyor. İyiden, iyilikten, merhametten, hoşgörüden bahseden herkes; o sert,
barbar, merhametsiz yığınlar içinde katlediliyor. Öldürmek illa can almak
değildir. Bir insanı yaşarken ölü haline getirmek artık insan yığınları için
sıradan, olağan, normal bir şey. Kendinden olmayanı aşağılamak, incitmek,
bitirmek, hakaret etmek, yok etmek bir hak, bir lütuf olarak algılanıyor.
İnsanlar cahil. Cahil
bırakılıyorlar. Böyle olmaları isteniyor. Buna da yeni dünya düzeni diyorlar.
Tüketsin, yönetilsin, kabul etsin ve karşı gelmesin. Şimdi bu devasa güruh;
eline parıltılı yiyecekler, oyuncaklar, giyecekler, hazlar sunularak idare
edilmesi daha basit hale getirildi.
Gerçek; o temiz, berrak,
menfaatsiz, sevgi dolu, anlayışlı, derin, anlamı yer! Orada, burada, şurada,
sende! Kendinle barış, kendine yol aç, zihnini sadeleştir, kaostan çık. Gerçek
zenginlikle karşılaştığında şaşıracaksın. Bildiğin hiçbir şey seni “gerçek”
kadar özgür bırakamaz. Gerçek sahip olduğun beden, yaşadığın dünya, içinde
bulunduğun evren, görünen ve görünmeyen her olasılığa geçiş sağlayan tarifi
imkânsız bir alandır. Gerçeğin potansiyeli seni esas manada özgürleştirir!
İŞLETİM SİSTEMİ
Güncel düşüncelerimiz
yüzeyseldir ama buna rağmen fazlasıyla gerçek durur. Kolay anlaşılması için bunu
bir bilgisayar ekranına benzetebiliriz. Bütün marifet ekranda ki görüntünün
ardında işleyen ve görüntünün oluşmasını sağlayan işlemcidedir. Oysa biz aynen
güncel düşüncelerimiz gibi geride ki büyük işlemciyi göremeyiz ve ekrana takılı
kalırız.
İnsanda bir bilinç vardır birde bilinçaltı.
Yani bir ekran vardır birde işlemci. Önemli olan işlemcidir. Ekran işlemcinin
birleştirip hazır hale getirdiği görüntüden başka bir şey değildir. Yani ekran
bir sonuçtur. Bütün marifet sonucu hazırlayandadır.
Kolay anlaşılması ve durumu
anlaşılır hale getirmesi için birkaç soru sormak yeterli olabilir; bilgisayar işlemcisi
işeyecek bilgileri nerden alır? Cevap çok basit, ona yüklenen kodlardan.
Kodları kim yükler? Bilen biri bir kodlar algoritması hazırlar ve istediği
görüntüyü elde eder. İnsan zihnide buna benzer bir sistemle çalışır. Bizim
işlemcimiz (Bilinçaltı) işleyeceği kodları güncel hayatta başımıza gelen
durumlara verdiğimiz tepkilerimizden, sözlerimizden ve düşüncelerimizden
oluşturur. Hayatımız boyunca yaşadığımız şeylerin yüklendiği yer olan
bilinçaltı durumlara verdiğimiz tepkileri toplar, zamanla benzer durumlara otomatik
tepkiler verecek hale getirir. Bu kodlar hep aynı kaldığı ve değişmediği için
programın kölesi olur ve hep aynı şeyleri yaşar dururuz, kader! Kodlar ve
emirler aynıdır ve biz kendi kendimizin esiri olmuşuzdur. Değişmek istesek değişemeyiz.
Peki bunun bir yolu yok mu?
Bir kere şunu tüm dini,
ideolojik, sosyal ve önyargılardan geçerek kabul etmek zorundasınız; Başımıza
gelenleri biz yaratıyoruz! Buna ister inanın ister inanmayın ama gerçek bu.
Hatta bu gerçeğe ne kadar çok direnirseniz o kadar çok ağırlaşır mahkûmiyet
şartlarınız. Gerçek sizi özgür kılar.
"Milyoner Buda" e kitap çıktı. Zengin olmanın doğasını öğreten bu kitaba smashwords.com'dan ulaşabilirsiniz
MORYOL 'a YouTube üzerinden ücretsiz abone olun..!